salmak

salmak
-i, -e
1) пуска́ть, отпуска́ть

annem beni dışarı salmıyor — ма́ма не пуска́ет меня́ на у́лицу

hayvanları çayıra salmak — выпуска́ть скот на па́стбище

2) сро́чно отпра́вить / посла́ть

bununla beraber peşine adam salmak gerekir — вме́сте с тем вслед за ним на́до сро́чно посла́ть челове́ка

3) добавля́ть, прибавля́ть; класть

pilâvın pirincini salmak — доба́вить рис в плов

4) дава́ть побе́ги, появля́ться (о побегах);; разраста́ться
5) навлека́ть беду́ / несча́стье

başını derde salmak — нажи́ть себе́ неприя́тности / беду́ / несча́стье

6) породи́ть, наводи́ть

korku salmak — наводи́ть страх на кого

7) облага́ть нало́гом, взима́ть нало́г

ona beş bin lira salmışlar — с него́ взыска́ли нало́г в пять ты́сяч лир

8) натра́вливать

tazıyı tavşana salmak — натра́вливать борзу́ю на за́йца

9) -e броса́ться, набра́сываться, напада́ть

aç kurt, yılana da salar, taşa da — голо́дный волк набра́сывается и на змею́ и на ка́мень

10) опуска́ть

soğutmak için kuyuya su kabı salmak — опуска́ть сосу́д с водо́й в коло́дец для охлажде́ния

11) мор. кружи́ться на я́коре (о судне)
12) -i не обраща́ть внима́ния, не интересова́ться

Türkçe-rusça sözlük. 2013.

Игры ⚽ Нужна курсовая?

Полезное


Смотреть что такое "salmak" в других словарях:

  • salmak — i, e, ar 1) Bağımlılığına, tutukluluğuna veya baskı altındaki durumuna son vererek serbest kılmak, bırakmak, koyuvermek Derhâl kapının zincirini salıvererek kanadı arkasına kadar açtı. E. E. Talu 2) İvedilikle yollamak, hemen göndermek Bununla… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • salmak — koymak, bina etmek; atmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • salmak — atmak; bir ;eyle işaret etmek; göndermek, götürmek; toplamak, toplu hale getirmek II, 24 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • salmak — inek vb. sağmak, başından göndermek …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • dal budak salmak — 1) karmaşık bir biçimde yayılıp genişlemek Samimiyetimizin her köşesinde heybetli çınarlar gibi dal budak salmıştı. O. S. Orhon 2) soy yönünden genişleyip yayılmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ün almak (veya kazanmak veya salmak veya yapmak) — ünü herkesçe bilinmek ve her yerden duyulmak Dünyaca ün almış Mark Twain Derneğinin fahri üyeliğini aldığını duyunca... S. F. Abasıyanık Ramazan, sertliği, zulmü ile ün salmış bir kabadayı idi. H. E. Adıvar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kök salmak — 1) iyice tutunmak, sağlamlaşmak, yayılmak, köklenmek Benliğe kök salan gönül bağlarını kim tarif edebilir? H. E. Adıvar 2) bir yere iyice yerleşmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • salma salmak — genellikle köylerde işlerin görülmesi için ihtiyar heyetinin kararıyla her evden para toplamak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • şöhret salmak — ünü yayılmak Burada jandarma teğmeni olsun da daha bir defa, Ankara da şöhret salmış olan o gözleri görmesin. R. H. Karay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • nam salmak — ününü her yana yaymak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • merak sarmak (veya duymak veya salmak) — (bir şeye) bir şeyi edinme, yapma veya onunla uğraşma isteğine kapılmak, bir şeye eğilim duymak Miralay beyimiz, emekli olduktan sonra komisyonculuğa kalkan veya cins tavuk yetiştirmeye merak salan soydan değildir. H. Taner Bu adama, her gördüğüm …   Çağatay Osmanlı Sözlük


Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»